Bizimle İletişime Geçin

Sinema

Wes Anderson’dan yine renk şöleni: Asteroid City #inceleme

Asteroid City, filmlerinde renkler ve simetriyle seyirciyi görsel şölene boğan Wes Anderson’ın son filmi.

Asteroid City, filmlerinde renkler ve simetriyle seyirciyi görsel şölene boğan Wes Anderson’ın son filmi.

Film tam anlamıyla yıldızlar geçidi diyebileceğimiz bir kadroya sahip. Tom Hanks, Steve Carell, Jason Schwartzman, Scarlett Johansson, Adrien Brody ve çok daha fazla sürpriz isimler barındırıyor.

Wes Anderson; Grand Budapest Hotel, Moonrise Kingdom ve The French Dispatch gibi diğer filmlerinde de kullandığı gibi son filminde de kendine özgü olan; geniş renk paleti, simetrik şekilde yerleştirilmiş kahramanlar, kuşbakışı çekim gibi imza hareketlerini kullanmış. Ve tabii ki bu hikayeyi daha önce de birçok kez çalıştığı Roman Coppola ile beraber kaleme almış.

Film bizi yaratıcı süreç hakkında olan bir televizyon programıyla karşılıyor ve “Asteroid City” adındaki tiyatro oyununun yazılmaya başlamasını anlatarak başlıyor. Siyah-beyaz sahneler oyunun yazım ve yapım aşamasını anlatırken oyunun yazarı, yönetmeni ve oyuncularını görüyoruz. Renkli sahneler ise oyunun içinde olduğumuz sahneleri gösteriyor. Bu ayrım filmin başında kafa karıştırıcı olabilir fakat Wes Anderson bu şekilde hikaye içinde hikaye veya film içinde film tekniğini önceki filmlerinde de kullanmıştı.

Oyunumuz “Asteroid City” ise 1955 yılında geçiyor; karısının ölümünün yasını tutan ve savaş fotoğrafçısı olan Augie’nin yanındaki üç kızı ve oğluyla bir yıldız gözlem etkinliğine giderken arabasının bozulmasıyla başlıyor. Film boyunca üç kız kardeşin sahneleri içinizi ısıtıp yüzünüze bir gülümseme bırakıyor. Etkinlik için diğer insanlar ve bir okul servisi de alana geldikten sonra diğer karakterlerle tanışmaya başlıyoruz. Filmin çokça karakter içerdiğini söylemeden geçmeyelim.

Etkinliğe katılan diğer velilerden biri olan ünlü oyuncu Midge Campbell ve Augie tanıştıkları andan itibaren ayrılmaz bir ikili oluyorlar. Bu ikilinin karşılıklı olan kulübelerinin pencerelerinden vakit geçirdiği sahnelerde aralarında garip bir çekim hissediyorsunuz. Fakat Wes Anderson’ın filmlerinde duygudan ve derinlikten yoksun karakterler olmasından dolayı tam anlamıyla onları çözmekte güçlük çekilebilir. Augie’nin tuttuğu yası film içinde görebilirsiniz ama onu tam anlamıyla anlamak mümkün değil. Filmin içinde anlatılanı ve karakterleri analiz etmemize yardımcı olabilecek bazı sahneler mevcut. Mesela bir sahnede Midge, Augie ve kendisi için şöyle bir yorumda bulunuyor, “İstemediğimiz için acılarının derinliklerini ifade etmeyen, feci şekilde yaralanmış iki insan.”

Filmin devamında, etkinliğe katılan insanlar astronomik elips gözlemlemek için toplandığında bir uzaylı geliyor ve herkes şok ile ona bakarken yerdeki asteroiti çaldıktan sonra oradan uzaklaşıyor. Uzaylı sahnesini diğer karakterler gibi şok ile izlerken; animasyon sahnesinin sessizliği, uzaylının dizaynı ve mimikleri kesinlikle bu kısmı filmin en komik sahnesi yapıyor. Tabii bu sırada Augie bu anın fotoğrafını çekme fırsatını kaçırmıyor ve çektiği fotoğraf; hükümet olayı saklayıp onları karantinaya aldığında olayı tüm dünyaya duyurarak oradan kurtulmalarını sağlıyor.

“Hala oyunu anlamadım.” Sonlara doğru Augie karakterini oynayan oyuncu, Jones Hall, oyunun yönetmenine sıkıntılı bir şekilde söyleniyor.

Filmi izlerken bu repliğe benzer sitemler edilmesi muhtemel olabilir. Wes Anderson’ın eski filmlerine bir özlem duymak da çok olası çünkü kendisi; son iki filmi yani The French Dispatch ve Asteroid City’de eski filmlerine kıyasla karakterlerin ve hikayenin derinleşmesine izin vermiyor. Fakat değiştirmediği bir şey varsa o da filmlerin görsel yönden hala nefis olması. Sahnenin devamında, oyunu anlamadığını söyleyen oyuncuya yönetmen, “Önemli değil. Sadece hikayeyi anlatmaya devam et.” diyor. Sanki bu kısımlarda Anderson seyirciye bir mesaj veriyor gibi. İzlemeye devam edin ve hikayede ne olduğunu anlamak için sorgulamayın. Daha çok onun dünyasını izlemekten, oyunculuklardan ve diyalogların sizde hissettirdiğinden keyif almalık bir film. Bu yüzden Anderson sevenlerinin bu filmi de pek bir keyifle izleyeceğini düşünüyorum. Hikayedeki yas tutan babanın oğlu için yaptığı seyahatte başına hiç beklemediği şeyler gelmesini konu alan filmin, bence seyirciye hissettirmek istediği; kaotik bir dünyayla çevriliyken, hayattaki her şey hakkında belirsiz hissetmenin duygusuydu.

Sudenur Atabaş / info@refleksif.com

Devamını Oku

Sinema

Çirkin Üvey Kardeş, MUBI’de yayında

Dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nden bu yana büyük ilgi gören “Çirkin Üvey Kardeş (The Ugly Stepsister)”, grotesk ve karanlık atmosferiyle izleyicilerin dikkatini çekiyor.

Dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nden bu yana büyük ilgi gören “Çirkin Üvey Kardeş (The Ugly Stepsister)”, grotesk ve karanlık atmosferiyle izleyicilerin dikkatini çekiyor. Norveçli yönetmen Emilie Blichfeldt, ilk uzun metrajlı filminde klasik “Külkedisi” masalını ters yüz ederek baskılar ve geleneklerin gölgesinde, kendini bulmaya çalışan bir kadının öyküsünü korku türünde yeniden yorumluyor.

Hikâye ve başrol

Gösterişsiz ama hırslı Elvira, annesinin baskısıyla kibirli bir prensi etkilemeye çalışırken, çekici üvey kardeşi Agnes ona rakip olur. Kraliyet balosu yaklaşırken Elvira, ait olmak istediği dünyanın acımasızlığıyla yüzleşir ve çareyi uç noktalarda arar. Yönetmenin çıkış filminde Külkedisi masalı, bedenin sınırlarını zorlayan bir korku filmine dönüşüyor. Başrolde Norveçli yıldız Lea Myren yer alıyor.

Festivallerden övgüler topladı

Sundance, Berlin ve İstanbul Film Festivalleri’nde övgüyle karşılanan film, Rotten Tomatoes’ta da kullanıcıların %96’sının beğenisini kazandı.

Türkiye’de sadece MUBI’de

Çarpıcı görselliği ve toplumsal dayatmaları sorgulayan anlatısıyla dikkat çeken “Çirkin Üvey Kardeş”, Türkiye’de yalnızca MUBI üzerinden izlenebiliyor.

Devamını Oku

Sinema

Türkiye’nin ilk tarihi bilimkurgu filmi “Tehlikeli Bölge”den fragman yayınlandı

“Tehlikeli Bölge (Dark Territory)” adlı film, Türkiye’de çekilen ilk tarihi bilimkurgu yapımı olma özelliğini taşıyor.

Türk sineması, tarihi ve bilimkurguyu buluşturan iddialı bir yapımla izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. “Tehlikeli Bölge (Dark Territory)” adlı film, Türkiye’de çekilen ilk tarihi bilimkurgu yapımı olma özelliğini taşıyor. Fragmanı yayınlanan film, 12 Eylül 2025’te sinemalarda gösterime girecek.

Senaryosunu ve yönetmenliğini Ramazan Ekmekçi’nin üstlendiği, yapımcılığını ise Serkan Semiz’in yaptığı film, Büyük Taarruz’a üç gün kala Başkumandan Mustafa Kemal’in verdiği gizli bir görevi yerine getirmeye çalışan askerlerin hikâyesini anlatıyor. Ancak bu yolculukta onları yalnızca düşman birlikleri değil, bölgeye düşen bir uzay gemisi ve içindeki bilinmeyen varlıklar bekliyor.

Savaş ve bilimkurgunun birleşimi

Film, dönemin gerçekçi savaş atmosferini bilimkurgu öğeleriyle harmanlıyor. Askerler hem düşman hatlarında, hem de vahşi bir hayvan sürüsüne benzettikleri uzaylı yaratıklarla mücadele ediyor. Anadolu ve Rumeli’nin farklı yörelerinden gelen askerlerin korkuları, çatışmaları ve insan hikâyeleri, filmin dramatik yapısını güçlendiriyor.

Oyuncu kadrosu ve yapım vizyonu

Başrollerde Kadir Parlak, Hasan Şenbayrak, Ozan Turan, Aykut Yavuz, Sevim Oyar, Seyfi Azrak ve Abdurrahim Demir yer alıyor. Yapımcı Serkan Semiz, filmle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Tehlikeli Bölge, yalnızca sinema sektörünü değil, Türk sinemasının uluslararası alandaki etkisini de güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu filmle geçmişi ve geleceği birleştirirken, Türkiye’deki yaratıcı endüstriyi global düzeyde duyurmayı hedefliyoruz.”

Devamını Oku

Copyright © 2022 Refleksif.com