Sinema
Acıların siyah beyaz öyküsü: Limbo #inceleme
Bir halkın acısı, geçmişi ve yok olan nesillerine ithaf edilebilecek bir film, Limbo.

“Karşılaştığı tüm güçlüklere ve engellere rağmen, Yusuf asla umudunu yitirmedi. Ve en nihayetinde büyük başarı elde etti.” Radyodan gelen böyle bir konuşmayla başlıyor filmimiz. Bomboş, kurak arazileri gösterirken bir araba ile karşılaşıyoruz bu arazilerin ortasındaki yolda. ‘Limbo Motel’ Filmin adını da ilk burada görüyoruz. Üstteki alıntıyı neden yazdığımı merak ediyorsunuz büyük ihtimalle. Çünkü bu bir polisiye filmden daha fazlası. Bu bir halkın yaşadıklarının sessiz isyanı. Çokça sessiz, uzun bakışmalı sahne olduğunu fark edeceksiniz ya da her sahnedeki az diyalogları. Bakışlardan bile anlaşılan acıyı anlatıyor bu film çünkü, çok fazla konuşmaya gerek yok. İnsanların insanlığını yitirmesini anlatıyor. Bir halkın karşılaştığı tüm güçlükleri ve engelleri hissedecek, umudun ne olduğunu sorgulayacak ve başarının elde edilmesi için belki de çok geç olduğunu göreceksiniz. Kapağındaki gibi tamamen siyah beyaz bir film izlemeye hazır mısınız? Öncelikle şunu söylemeliyim, Aborjin dilinde ‘yalan’ kelimesinin bir karşılığı yoktur.Limbo, Avusturalyada geçen bir film. Charlotte adımdaki Aborjin bir kadının cinayetini çözmek üzere kasabaya gelen dedektif Hurley’yi izliyoruz. Bu sırada ailesiyle irtibata geçmeye çalışıyor. İlk abisi Charlie ile konuşuyor. Abisinden öğreniyoruz ki bu cinayet 20 yıl önce işlenmiş. Neden dosyanın şimdi açıldığını tabiki onun gibi biz de merak ediyoruz ama bu konu hep geçiştiriliyor. Abisi sadece nazik olmayan bir şekilde gitmesini söylüyor. Sonra kız kardeşi Emma ile görüşmeye gidiyor derektifimiz. O ise biraz düşüneceğini söylüyor. Sonrasında Leon diye birini ararken onun kardeşine rastlıyor. Leon’un öldüğünü görüyor. Şüphelilerden biriymiş Leon, biz de orada öğreniyoruz. Kardeşi adının temize çıktığını söylüyor ama bu pek inanılır mı bilemeyiz. Sonra sırayla kardeşlerle konuşmaya devam ediyor. Bu sefer ona birkaç bilgi veriyorlar. Eski bilgileri ve ses kayıtlarını tekrar gözden geçiriyor dedektifimiz. Etrafta çokça geziyor, insanlarla konuşuyor ve olay yerlerinde bulunuyor. Bir kasabada çok fazla dolaşıyor filmde. Olay bundan sonra yavaş yavaş çözülüyor. Katil aslında bir sahnede kendini belli ediyor. Sonunda bu katil diyebileceğiniz kimseyi size vermiyorlar ama bazı ipuçlarından, söylenen yalanların ortaya çıkmasından anlıyorsunuz. Ucunu açık bırakmışlar ama kim olduğunu da anlayalım istemişler. Bu aslında cinayeti çözmek adına çekilmiş bir film olmasa da herkesin kafasında bir katil belirmesini istemişler. Burada aslında yapılan iğrençlikleri anlasanız size de emeği geçen herkese de yeter de artar.Charlotte’un çizdiği resmi hatırlarsınız. O resim aslında Aborjinlerin konuşma tarzlarından sadece birisi. Değişik ve gizemli geçmişleri olan bir topluluktan bahsediyoruz. Haklarında birçok teori de var ama hala bir gizemli kutular. Ayrıca filmde de bahsedildiği gibi hala kabile olarak yaşayanların yanı sıra şehirleşmiş bir grup da var. Bu şehirleşmiş grubun kendilerine yapılan her şeye inat suça yatkın olduğu maalesef bir gerçek.Filmde Aborjinlerin neler çektiğine direkt olmasa da çokça değiniliyor. Zaten filmin tam olarak bu yüzden siyah-beyaz olduğunu düşünüyorum. Abisinin ‘beyaz polis’ yaklaşımı mesela onların soykırım uygulamalarından dolayı ne kadar nefret dolu olduğunun ilk göstergesi filmdeki. “Beyazlar bize aşın bunları diyor. Geçmişe mazi derlermiş.” Yani bazı izlerin kalıcı olduğunu bilmek için yaşamak ve o acıyı çekmek mi gerek, insanoğlu empatiden aciz bir varlık mı?Ek bir bilgi olarak şunu da söylemek istiyorum. 2008 yılında o zamanki başbaşkan Rudd, parlamentoda ve basın önünde Aborjinlerden ve Aborjinlerin ‘çalınmış nesillerinden’ uzun bir konuşmayla çok kez özür diledi. Bu özür kime ve neye yaradı bilinmez ama özür dilenmesi konusunda büyük bir istek vardı. Bu yapılan caniliği değiştirmedi ya da katledilen canları geri getirmedi fakat belki de nefreti yumuşattı çünkü bu konuşma ayakta alkışlandı.Bazılarına durağan gelebilecek bu film kesinlikle durağanlığına rağmen sürükleyici. Merak etkisini kaybetmeden sonuna kadar sizi ekrana kilitliyor. Siyah beyaz olması filmden hiçbir şey çalmamış aksine yapılan adaletsizlikleri en güzel bu şekilde yansıtabilirlerdi zaten. İyi seyirler.
Sinema
Çirkin Üvey Kardeş, MUBI’de yayında
Dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nden bu yana büyük ilgi gören “Çirkin Üvey Kardeş (The Ugly Stepsister)”, grotesk ve karanlık atmosferiyle izleyicilerin dikkatini çekiyor.

Dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nden bu yana büyük ilgi gören “Çirkin Üvey Kardeş (The Ugly Stepsister)”, grotesk ve karanlık atmosferiyle izleyicilerin dikkatini çekiyor. Norveçli yönetmen Emilie Blichfeldt, ilk uzun metrajlı filminde klasik “Külkedisi” masalını ters yüz ederek baskılar ve geleneklerin gölgesinde, kendini bulmaya çalışan bir kadının öyküsünü korku türünde yeniden yorumluyor.
Hikâye ve başrol
Gösterişsiz ama hırslı Elvira, annesinin baskısıyla kibirli bir prensi etkilemeye çalışırken, çekici üvey kardeşi Agnes ona rakip olur. Kraliyet balosu yaklaşırken Elvira, ait olmak istediği dünyanın acımasızlığıyla yüzleşir ve çareyi uç noktalarda arar. Yönetmenin çıkış filminde Külkedisi masalı, bedenin sınırlarını zorlayan bir korku filmine dönüşüyor. Başrolde Norveçli yıldız Lea Myren yer alıyor.
Festivallerden övgüler topladı
Sundance, Berlin ve İstanbul Film Festivalleri’nde övgüyle karşılanan film, Rotten Tomatoes’ta da kullanıcıların %96’sının beğenisini kazandı.
Türkiye’de sadece MUBI’de
Çarpıcı görselliği ve toplumsal dayatmaları sorgulayan anlatısıyla dikkat çeken “Çirkin Üvey Kardeş”, Türkiye’de yalnızca MUBI üzerinden izlenebiliyor.
Sinema
Türkiye’nin ilk tarihi bilimkurgu filmi “Tehlikeli Bölge”den fragman yayınlandı
“Tehlikeli Bölge (Dark Territory)” adlı film, Türkiye’de çekilen ilk tarihi bilimkurgu yapımı olma özelliğini taşıyor.

Türk sineması, tarihi ve bilimkurguyu buluşturan iddialı bir yapımla izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. “Tehlikeli Bölge (Dark Territory)” adlı film, Türkiye’de çekilen ilk tarihi bilimkurgu yapımı olma özelliğini taşıyor. Fragmanı yayınlanan film, 12 Eylül 2025’te sinemalarda gösterime girecek.
Senaryosunu ve yönetmenliğini Ramazan Ekmekçi’nin üstlendiği, yapımcılığını ise Serkan Semiz’in yaptığı film, Büyük Taarruz’a üç gün kala Başkumandan Mustafa Kemal’in verdiği gizli bir görevi yerine getirmeye çalışan askerlerin hikâyesini anlatıyor. Ancak bu yolculukta onları yalnızca düşman birlikleri değil, bölgeye düşen bir uzay gemisi ve içindeki bilinmeyen varlıklar bekliyor.
Savaş ve bilimkurgunun birleşimi
Film, dönemin gerçekçi savaş atmosferini bilimkurgu öğeleriyle harmanlıyor. Askerler hem düşman hatlarında, hem de vahşi bir hayvan sürüsüne benzettikleri uzaylı yaratıklarla mücadele ediyor. Anadolu ve Rumeli’nin farklı yörelerinden gelen askerlerin korkuları, çatışmaları ve insan hikâyeleri, filmin dramatik yapısını güçlendiriyor.
Oyuncu kadrosu ve yapım vizyonu
Başrollerde Kadir Parlak, Hasan Şenbayrak, Ozan Turan, Aykut Yavuz, Sevim Oyar, Seyfi Azrak ve Abdurrahim Demir yer alıyor. Yapımcı Serkan Semiz, filmle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Tehlikeli Bölge, yalnızca sinema sektörünü değil, Türk sinemasının uluslararası alandaki etkisini de güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu filmle geçmişi ve geleceği birleştirirken, Türkiye’deki yaratıcı endüstriyi global düzeyde duyurmayı hedefliyoruz.”