Sinema

Oyuna getirilen bir hokkabazın hikayesi: Hokkabaz #inceleme

Cem Yılmaz’ın yazdığı ve yönetmen koltuğuna Ali Taner Baltacı ile oturduğu Hokkabaz’da Mazhar Alanson, Tuna Orhan, Özlem Tekin oynuyor.

Oyuna Getirilen bir Hokkabaz’ın Hikayesi; Cem Yılmaz’ın yazdığı ve yönetmen koltuğuna Ali Taner Baltacı ile oturduğu filmin kadrosunda Mazhar Alanson, Tuna Orhan, Özlem Tekin gibi isimler görüyoruz.

Çocukluğundan beri ilgi duyduğu sihirbazlık, İskender’in vazgeçemediği tutkusudur. Yanında çocukluk arkadaşı Orhan ile birlikte-kendisine Maradona diye seslenirler-sahneler alırlar fakat işlerin pek de iyi gittiği söylenemez. Ortadan ikiye bölme numarasında sahneye çıkan kızı gerçekten kesmeleri ise son damla olur ve kovulurlar. Aylardır ödemeyip borçlandıkları kira ile birlikte ikisinin de gözlüklerden kurtulup lazerle çizdirmek istedikleri gözleri ise onları turneye çıkma fikrine götürür ve hikayeleri böylece başlar.

İskender ablasına gidip çıkacakları turne için karavanlarını ödünç almak ister fakat karavanla beraber babasını da yanında vereceklerinden haberi yoktur. Sait Tünaydın, İskender’in Kıbrıs gazisi emekli subay olan babası, hastalığı ve huysuzluklarıyla beraber etrafındakileri bunaltarak sıkıntı veren bir tiptir. Baba olarak hiçbir zaman İskender’in kariyer seçiminden yani onun deyimiyle hokkabazlığından memnun olmasa ve sürekli bunu dile getirse de bu turne işi onun Çanakkale Şehitliğine gitme isteğini yerine getireceğinden çok mutludur.

İskender’in, hayatında yaşanan olumsuzluklar sebebiyle çevresindekilere tepkili ve isyankar bir tavır sergileyen çocuksu bir tarafı olsa da aslında hep yeni bir planla gelip umudunu kaybetmeyen, biraz da mesleğinin gereksinimiyle neşeli biridir. Babasının onu zor duruma sokacağını bilse de bir şey diyemez ve yolculukları başlar.

Bu üç adamın yolculuğu stresten ve olaydan eksik kalmaz tabi ki; önce Maradona’nın, İskender’in babasının kendisi için yaptırdığı mezar taşını görmesiyle başlar sonra babası arabadan paraşütle atlar ve en sonunda ise arabalarının freninin patlamasıyla en yakın köyde durmak zorunda kalırlar. Bu hokkabaz ikilinin başına hep kötü şeyler gelmiyordu; durdukları köyde akşam düğün yapılacağını öğrenerek orada sahne almak için anlaşıp kendilerine iş bulurlar. Turnelerinin ilk işini bulmuşlardır ve her şey güzel gidiyordur; en azından şimdilik.

İskender ve Maradona iş bulmalarının verdiği özgüvenle pek mutludurlar. Hazırlıklar yapılırken, bir süre hayatından çıkmayacak ve İskender’i derin bir şekilde etkileyecek o kişiyle tanışırlar; düğünün gelini Fatma. Fatma gün boyunca mutsuz ve isteksiz görünse de düğün akşamı İskender’in kutu numarası için gönüllü olmaya pek hevesli görünür. Fakat kutu numarasının sonu İskender’in istediği gibi sonuçlanmaz; ne hokkabazlığı ne de hipnoz yöntemi bir kere ortadan kaybolan Fatma’yı ortaya çıkaramaz. Düğündeki akrabalar ve özellikle Fatma’nın abisi ne kadar çıngar çıkarsa da; İskender bir yolunu bulup olaydan sıyrılarak tekrar yola çıkmayı başarır.

Maradona adamların geri almadığı üç yüz kağıdın sevincindeyken İskender yine başarısız olmasının üzüntüsünü yaşar ve elbette babasının azarlarından kurtulamaz. Aralarındaki gerilim ve didişmelerle beraber, başarısız olsa da ilk işlerini geride bırakıp yollarına devam ederler fakat bu hikaye burada bitmemiştir. Hiç beklemedikleri bir anda kaçak gelin Fatma tekrardan karşılarına çıkar.

Bu karşılaşma İskender’i, başına açacağı belaları düşünmeden gayet mutlu etmiş gibi gözükür ki Fatma’yı hemen kabul eder, yanlarına alır ve benimserler. İskender, Fatma’nın ona karşı

olan güler yüzünü biraz farklı yöne çekip yarım kalan hikayelerini tamamlayacaklarını düşünse de tek değildir. Maradona ve babası da en az onun kadar ilgi gösterip üstüne düşerler. Artık bir zaman sonra yarış haline girerler ve Fatma’nın mutlu olması için türlü yollara başvururlar.

Fatma’yı ise çözmek pek mümkün olmuyor fakat onun da patlayacağı bir durumla karşılaşıyorlar tabii. Her şey güzel giderken ve yolculuk artık Fatma ile daha iyi bir hâl almışken; İskender ve Maradona, Fatma’nın çantasındaki altınları abisine kaptırır. Altınların bu kadar mesele olmayacağını düşünseler de bu olay Fatma’nın hiç görmedikleri bir yüzünü ortaya çıkartır ve hesap sormaya başlar. Burada o kişinin aslında abisi olmadığını, insanları evlenme vaadiyle kandırıp düğündeki altınları elde etmeyi amaçlayan bir ekip olduklarını açıklar ve bu sefer altınları aileye geri iade etmek istediğini de ekler.

Bu durum sadece İskender’in değil aynı zamanda Maradona ve babası Sait’in bile Fatma’ya daha çok sempati yapmalarını sağlar ve ona yardım etmek isterler. Kendini öyle bir sevdirmiştir ki, turne işini bırakıp İstanbul’a geri dönüp Fatma’nın işini halletmek öncelik olmuştur onlar için.

Artık aşk mıydı İskender’e bunu yaptıran yoksa mahçup olması mı bilinmez; Fatma için tereddüt bile etmeden varını yoğunu satar ve altınları toplayıp Fatma’ya götürür. Bununla kalmaz başına bir şey gelmesin diye altınları Maradona ile birlikte köye tekrar gidip götürmeyi teklif ederler. Tabii artık arabasını da satmış olduğu için otobüsle yolculuğa çıkan İskender’in, Fatma’nın onları kandırıp yalan söylediğini anlaması fazla uzun sürmez.

Bu ihanet herkesi sarsmış olsa da diğerleri bir şekilde hayata devam eder fakat İskender için aynısı söylenemez. Babasının da sürekli tekrar ettiği “Bu kız iyi, al bu kızı.” laflarıyla beraber Fatma’ya kendini fazla kaptırmış, onu mutlu etmek ve kendini sevdirmek için elinden geleni yapmış olan İskender, fazlasıyla hayal kırıklığına uğramış ve uzun süre etkisinden çıkamamıştır. Sihirbazlığa verdiği bu ara ise yıllardır ona köstek olup didiştiği babasının ona üstünde kocaman “Hokkabaz” yazan karavanı almasıyla biter ve İskender bu sefer tecrübeleriyle beraber yeniden doğarak kendisine yeni bir sayfa açar.

Sudenur Atabaş / info@refleksif.com

Exit mobile version